İsrail neden bu kadar güçlü?
Muslumanlar neden gucsuz? - Dr.Faruk Saleem
Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi var, Kuzey ve Güney Amerika'da yedi milyon, Asya'da beş milyon, Avrupa'da iki milyon ve Afrika'da 100,000 kişi. Tek bir Yahudiye 100 tane Müslüman düşmektedir. Bunarağmen Yahudiler tüm Müslümanların toplamından yüz kezdaha güçlüdürler. Nedenini hiç merak ettiniz mi?
Tüm zamanların en etkin bilim adamı ve Time dergisi tarafından " Yüzyıl'ın Adamı " seçilen* Albert Einstein bir Yahudiydi.
Psikanalizin babası Sigmund Freud bir Yahudiydi. Karl Marx, Paul Samuelson ve Milton Friedman da öyle. İşte size ürettikleriyle tüm insanlığa zenginlik katmış olan Yahudilerden bazıları:
Benjamin Rubin insanlığa aşı iğnesini verdi. Jonas Salk ilk çocuk felci aşısını geliştirdi.
Albert Sabin çocuk felci aşısını daha da geliştirdi. Gertrude Elion lösemiye karşı ilacı verdi. Baruch Blumberg Hepatit B aşısını geliştirdi. Paul Ehrlich frengiye karşı bir tedavi buldu. (cinsel temasla bulaşan bir hastalık). Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili çalışmalarıyla Nobel ödülü kazandı. Bernard Katz nöromüsküler iletişim ( kas -sinir sistemi arası iletişim ) alanında Nobel ödülü kazandı. Andrew Schally endokrinoloji ( metabolik sistem rahatsızlıkları, diabet, hipertiroid )
Aaaron Beck Cognitive Terapi (akli bozuklukları depresyon ve fobi tedavilerinde kullanılan psikoterapi yöntemi) geliştirdi.
Gregory Pincus ilk doğum kontrol hapını geliştirdi. Gerald Wald insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirerek Nobel ödülü kazandı. Stanley Cohen embriyoloji ( embriyon ve gelişimi çalışmaları ) dalında Nobel aldı. Willem Kolff böbrek diyaliz makinesini yarattı.
Müslümanlar da dahil tüm hastalar Yahudilerin
bu buluşlarından yararlanıyor, sağlığına kavuşuyor.
Peter Schultz optik lif kabloyu, Charles Adler trafik ışıklarını, Benno Strauss pazlanmaz çeliği, Isador Kisse sesli filmleri, Emile Berliner telefon mikrofonunu ve Charles Ginsburg videotape kayıt makinesini geliştirdi.Stanley Mezor ilk mikro-işlem çipini icad etti. Leo Szilard ilk nükleer zincirleme reaktörünü geliştirdi.
Son 105 yılda* 14 milyon Yahudi bilim dalında
100’ün üzerinde Nobel ödülü kazanırken,
1.4 milyar Müslüman yalnızca üç Nobel kazandı.
Neden Yahudiler bu kadar güçlü ?
Yahudi inancına bağlı ünlü yatırımcılar Ralph Lauren ( Polo ), Levi Strauss (Levi's Jeans ), Howard Schultz ( Starbuck's ), Sergei Brin ( Google ), Michael Dell ( Dell Bilgisayar), Larry Ellison (Oracle ),
Donna Karan ( DKNY), Irv Robbins ( Baskins &Robbins ) ve Bill Rosenberg (Dunkin Dougnuts ). Yale Üniversitesi'nin Başkanı Richard Levin bir Yahudidir.
Harrison Ford, George Burns, Tony Curtis, Charles Bronson, Sandra Bullock, Billy Crystal, Woody Allen, Paul Newman, Peter Sellers, Dustin Hoffman, Michael Douglas, Goldie Hawn, Cary Grant, William Shatner, Jerry Lewis ve Peter Falk'ın da Yahudi olduklarını biliyor muydunuz ?
Yönetmenler ve yapımcılar arasındaki Yahudiler: Steven Spielberg, Mel Brooks, Oliver Stone, Aaaron Spelling (Beverly Hills 90210 ), Neil Simon ( The Odd Couple ), Andrew Vaina ( Rambo 1 /2 / 3 ), Michael Mann (Starzky and* Hutch ), Milos Forman ( One Flew Over The Cuckoo's Nest, Amadeus ), Douglas Fairbanks (TheThief of Baghdat ), Ivan Reitman ( Ghostbusters ), Kohen Kardeşler, William Wyler. William James Sidis, 250-300 lük* I.Q* derecesiyle dünyanın gördüğü en parlak insandır. Bilin bakalım hangi dine mensuptur?
Soru: Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür? Cevap: Eğitim (Sorgulayıcı, Araştırıcı, Yaratıcı) Soru: Neden Müslümanlar bu kadar güçsüzdür?
Cevap: Yanlış Eğitim veya Sıfır Eğitim (Din Eksenli, Sorgusuz, Araştırmasız, Ezberci)
Gezegenimizde* yaklaşık 1 476 233 470 Müslüman yaşamaktadır. Asya'da 1 milyar, 400 milyon Afrika'da, 44 milyon Avrupa'da, ve 6 milyon Amerika kıtasında. Toplam dünya nüfusu içinde her beş kişiden biri müslümandır. Her bir Hindu'ya iki müslüman düşmektedir, her bir Budist'e karşılık iki müslüman vardır ve her bir Yahudi'ye karşılık 100 adet Müslüman bulunmaktadır.
Neden Müslümanların bu kadar kalabalığa rağmen
Neden güçsüz olduklarını hiç merak ettiniz mi ? Nedeni şudur İslam Konferansı Örgütü'nün ( OIC ) 57 üyesi ülkelerin tümünde 500 adet üniversite bulunmaktadır veüniversite başına üç milyon Müslüman düşmektedir. Sadece ABD'de 5758 üniversite vardır. 2004 yılında Shanghai Jiao Tong Üniversitesi " Dünya Üniversitelerinin Akademik Değer Listesi" hazırlamış ve ilginçtir ki Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerin hiç birinden ilk 500 e giren üniversite yoktur.
UNDP tarafından toplanan verilere göre Hristiyan dünyasında okuma-yazma bilenlerin oranı neredeyse % 90 ve bunlardan 15 Hristiyan çoğunluğa sahip ülkede okuma-yazma oranı % 100 dür. Müslüman dünyasında buna çok zıt bir durum olarak bir ülkenin okuma-yazma oranı oranı yaklaşık* % 40 olup,
% 100 okur-yazar oranına sahip bir Müslüman ülke yoktur.Hristiyan dünyasındaki "okur-yazar" ın % 98 i ilkokulu bitirmişken, Müslüman dünyasında bu oran % 50dir.* Hristiyan dünyadaki okur-yazar ların % 40 ı üniversite mezunudur ve bu oran Müslüman dünyasında %2 'yi geçememektedir.
Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerdeki toplam bilim adamı sayısı 230 olup her bilim adamına düşen Müslüman sayısı 1 milyon kişidir. ABD* her 1 milyon Amerikalıya karşılık*yaklaşık 4000 bilim adamına, Japonya 5000 bilim adamına sahiptir. Tüm Arap dünyasındaki tam -zamanlı çalışan araştırmacı sayısı 35 000 kişidir ve her bir milyon Arap nüfusa 50 teknisyen düşmektedir. ( Bu sayı Hristiyan dünyasında bir milyon kişiye 1000 teknisyendir. ) Ek olarak İslam dünyası gayrı safi milli hasılasının yalnızca % 0.2 sini araştırma- geliştirme bütçesi olarak ayırmaktayken Hristiyan dünyası % 5 oranında araştırma-geliştirme fonu ayırmaktadır. Sonuç: İslam dünyası bilgi üretebilecek kapasiteden yoksundur.
1000 kişiye düşen günlük gazete sayısı ve bir milyon kişiye düşen kitap çeşidi bilginin toplum içine yayılıp yayılmadığının iki önemli göstergesidir. Pakistan'da 1000 kişiye 23 günlük* gazete düşerken bu sayı Singapur'da 360 dır. İngiltere'de her 1000 stand için 2000 çeşit kitap bulunurken, Mısır'da* kitap çeşidi 20 dir.
Sonuç: İslam dünyası bilgi yayılmasını gerçekleştirmekte başarısızdır.
Bilgi uygulamasının önemli göstergelerinden biri ileri teknoloji ihracatının toplam ihracat içindeki oranıdır. Pakistan'ın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracatın içindeki oran % 1, Suudi Arabistan’ın % 0.3, Kuveyt, Fas, ve Cezayir’in aynı şekilde % 0.3 tür. Singapur'da bu oran % 58 'dir. Sonuç: İslam Dünyası bilgi uygulamasını gerçekleştirememektedir.
Neden Müslümanlar güçsüzdür ? Çünkü bilgi üretmiyoruz.
Neden Müslümanlar güçsüzdür ? Çünkü bilgiyi yayamıyoruz.
Neden Müslümanlar güçsüzdür ? Çünkü bilgiyi uygulamıyoruz.
Ve gelecek bilgi- temelli toplumlara aittir. Ilginçtir, OIC üyesi 57 ülkenin gayrı safi milli hasılalarının toplamı 2 trilyon doların altındadır. ABD, tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretmekte, Çin 8 trilyon dolar, Japonya 3.8 trilyon dolar ve Almanya 2.4 trilyon dolarlık üretim yapmaktadır. ( Satın alma gücü eşitlenerek hesaplama yapılmıştır. )
Petrol zengini Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar hep birlikte 500 milyar dolarlık mal ve hizmet üretmektedirler ve bunların çoğu petroldür. Mal ve hizmet üretimi İspanya'da 1 trilyon doların üzerindedir. Katolik Polonya 489 milyar dolarlık mal ve hizmet üretimi gerçekleşmektedir. Budist Tayland 545 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretimi yapmaktadır. İslam Dünyasının gayrı safi milli hasılasının tüm dünya gayrı safi milli hasılası içindeki oranı hızla azalmaktadır.
O halde Müslümanlar neden bu kadar güçsüzdür ? Cevap: Eğitim Yoksunluğu Tam anlamıyla söylersek kaliteli eğitim yoksunluğu.Çok kesin biçimde söylersek akılcı olmayan, din eksenli ve çağdışı eğitim.
Dr.Faruk Saleem
Yazar, İslamabad
Ben de naçizane olarak katkıda bulunarak, Pakistanlı Dr. Faruk Saleem adlı bir bilim adamının, Yahudilerin İslâm âlemi karşısında neden güçlü olduklarını anlatan karşılaştırmalı bu yazıyı derlendirmek istiyorum: Dünyanın çeşitli bölgelerinde yalnızca 14 milyon Yahudi, buna karşılık yaklaşık 1.4 milyar Müslüman yaşıyor. Yani bir Yahudi’ye 100 Müslüman düşüyor. Durum böyleyken Yahudiler tüm Müslümanların toplamından 100 kez daha güçlüler.
Neden? Eğitimden, eğitimin sayı ve kalite farkından. İslâm’ın ilk beş asrında büyük keşiflere ve bilimsel gelişmelere imza atmış olan İslâm âlemi, daha sonra Kur’ân’ın amacı dışında ne dünyaya ne de ahirete yaramayan ayrıntılarla, şerhlerle uğraşmaya yöneldi. Yahudiler ise Allah’ın asıl kitabı olan Evren’in kanunları üzerinde kafa yordular, çağdaş gelişimi yakalayan bilim adamları yetiştirdiler. Albert Einstein, psikanalizin babası Sigmund Freud, Karl Marx, Paul Samuelson, Milton Friedman, aşı iğnesini yapan Benjamin Rubin, çocuk felci aşısını geliştiren Jonas Salk ve Albert Sabin, lösemiye karşı ilaç geliştiren Gertrude Elion, Hepatit B aşısını geliştiren Baruch Blumberg Yahudiydi.
Eğitime yatırım yaptılar
Ayrıca Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili çalışmalarıyla, Bernard Katz nöromüsküler iletişim (kas-sinir sistemi arası iletişim) alanındaki çalışmalarıyla, Gerald Wald insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirmesiyle, Stanley Cohen embriyoloji (embriyon ve gelişimi) çalışmalarıyla dalında Nobel Ödülü kazanmış olan Yahudi bilim adamlarıdır. Dr. Faruk Saleem’in yazısında daha pek çok Yahudi bilim adamından ve bunların çalışma ve buluşlarından söz edilmektedir. Son 105 yılda 14 milyon Yahudi’nin bilim dalında 100’ün üzerinde Nobel Ödülü kazandığı, 1.4 milyar Müslümanın içinde yalnızca 3 kişinin Nobel Ödülü aldığı da belirtilmektedir. “Neden Yahudiler bu kadar güçlü?” sorusu, “özgün eğitim”le yanıt bulmaktadır. Eğitime yatırım sağlayan Yahudilerden de bahsedilmekte, Yale Üniversitesi Başkanı Richard Levin’in de Yahudi olduğu vurgulanmaktadır. Daha sonra film yönetmeni ve yapımcısı Yahudilere de yer verilmektedir.
ABD her 1 milyon kişiye karşılık yaklaşık 4 bin bilim adamına, Japonya 5 bin bilim adamına sahipken tüm Arap dünyasındaki tam zamanlı çalışan araştırmacı sayısı 35 bin kişidir. Her 1 milyon Arap’a 50 teknisyen düşerken Hristiyan dünyasında 1 milyon kişiye 1000 teknisyen düşmektedir. İslâm dünyası gayri safi milli hasılasının yalnızca % 0.2 sini araştırma-geliştirme bütçesi olarak ayırırken Hristiyan dünyası % 5 oranında araştırma-geliştirme fonu ayırmaktadır. Makalenin yazarına göre bu, İslâm dünyasının, bilgi üretebilecek kapasiteden yoksun olduğu sonucunu doğurmaktadır. Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının, toplam ihracatı içindeki oranı %1, Suudi Arabistan, Kuveyt, Fas, ve Cezayir’in % 0.3tür. Oysa Singapur’da bu oran % 58 dir. Bu da İslâm dünyasının bilgi uygulamasını gerçekleştiremediği sonucunu vermektedir. Yazar, sonuçta İslâm dünyasının güçsüzlüğünü “kaliteli eğitim yoksunluğu”na bağlamaktadır.
Dr. Faruk Saleem’in dediği gibi Yahudilerin güçlenmesini sağlayan sorgulayıcı, araştırıcı, özgün eğitim; Müslümanların geri kalışını hazırlayan da yanlış eğitim (sorgusuz, araştırmasız, ezberci eğitim)dir. Özellikle muhafazakâr kesimde, dünyanın her alanında kilit noktalarının Yahudilerin kontrolünde olduğu söylenir ve buna inanılır. Eğer bu düşünce doğru ise Yahudilerin, nasıl böyle bir güce ulaştıkları ve kilit noktaları ele geçirdikleri sorusu akla gelir. Hiç kuşkusuz bu sorunun yanıtı, özgün araştırma ve eğitimdir.
Eğitimsiz insanların bir yere gelmeleri, kalıcı güç oluşturmaları mümkün değildir. Peki bizde eğitim yok mu? Var elbette. Ama eğitim düzeyimiz hem sayı bakımından az hem de özgünlükten yoksun ve ezberci... Hemen her ilimizde bir veya birkaç üniversitemiz var. Ama bunlar içinde dünyanın belli başlı 500 üniversitesi arasına giren yok. Çünkü özgün araştırma, özgün eser yetersiz. 1000 yıl önce yazılmış kitapları hiçbir şey eklemeden, yenilikler katmadan yineleyip durmuşuz. Yeni şeyler bulması, bilim âlemine yeni şeyler getirmesi gereken üniversite üye ve yardımcılarının çoğu, şuradan buradan derleme, kopyalama kitaplar ortaya çıkarmışlardır. Mevlânâ’nın deyişiyle “Cancığazım bize yeni şeyler gerek.”
Neden? Eğitimden, eğitimin sayı ve kalite farkından. İslâm’ın ilk beş asrında büyük keşiflere ve bilimsel gelişmelere imza atmış olan İslâm âlemi, daha sonra Kur’ân’ın amacı dışında ne dünyaya ne de ahirete yaramayan ayrıntılarla, şerhlerle uğraşmaya yöneldi. Yahudiler ise Allah’ın asıl kitabı olan Evren’in kanunları üzerinde kafa yordular, çağdaş gelişimi yakalayan bilim adamları yetiştirdiler. Albert Einstein, psikanalizin babası Sigmund Freud, Karl Marx, Paul Samuelson, Milton Friedman, aşı iğnesini yapan Benjamin Rubin, çocuk felci aşısını geliştiren Jonas Salk ve Albert Sabin, lösemiye karşı ilaç geliştiren Gertrude Elion, Hepatit B aşısını geliştiren Baruch Blumberg Yahudiydi.
Eğitime yatırım yaptılar
Ayrıca Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili çalışmalarıyla, Bernard Katz nöromüsküler iletişim (kas-sinir sistemi arası iletişim) alanındaki çalışmalarıyla, Gerald Wald insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirmesiyle, Stanley Cohen embriyoloji (embriyon ve gelişimi) çalışmalarıyla dalında Nobel Ödülü kazanmış olan Yahudi bilim adamlarıdır. Dr. Faruk Saleem’in yazısında daha pek çok Yahudi bilim adamından ve bunların çalışma ve buluşlarından söz edilmektedir. Son 105 yılda 14 milyon Yahudi’nin bilim dalında 100’ün üzerinde Nobel Ödülü kazandığı, 1.4 milyar Müslümanın içinde yalnızca 3 kişinin Nobel Ödülü aldığı da belirtilmektedir. “Neden Yahudiler bu kadar güçlü?” sorusu, “özgün eğitim”le yanıt bulmaktadır. Eğitime yatırım sağlayan Yahudilerden de bahsedilmekte, Yale Üniversitesi Başkanı Richard Levin’in de Yahudi olduğu vurgulanmaktadır. Daha sonra film yönetmeni ve yapımcısı Yahudilere de yer verilmektedir.
ABD her 1 milyon kişiye karşılık yaklaşık 4 bin bilim adamına, Japonya 5 bin bilim adamına sahipken tüm Arap dünyasındaki tam zamanlı çalışan araştırmacı sayısı 35 bin kişidir. Her 1 milyon Arap’a 50 teknisyen düşerken Hristiyan dünyasında 1 milyon kişiye 1000 teknisyen düşmektedir. İslâm dünyası gayri safi milli hasılasının yalnızca % 0.2 sini araştırma-geliştirme bütçesi olarak ayırırken Hristiyan dünyası % 5 oranında araştırma-geliştirme fonu ayırmaktadır. Makalenin yazarına göre bu, İslâm dünyasının, bilgi üretebilecek kapasiteden yoksun olduğu sonucunu doğurmaktadır. Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının, toplam ihracatı içindeki oranı %1, Suudi Arabistan, Kuveyt, Fas, ve Cezayir’in % 0.3tür. Oysa Singapur’da bu oran % 58 dir. Bu da İslâm dünyasının bilgi uygulamasını gerçekleştiremediği sonucunu vermektedir. Yazar, sonuçta İslâm dünyasının güçsüzlüğünü “kaliteli eğitim yoksunluğu”na bağlamaktadır.
Dr. Faruk Saleem’in dediği gibi Yahudilerin güçlenmesini sağlayan sorgulayıcı, araştırıcı, özgün eğitim; Müslümanların geri kalışını hazırlayan da yanlış eğitim (sorgusuz, araştırmasız, ezberci eğitim)dir. Özellikle muhafazakâr kesimde, dünyanın her alanında kilit noktalarının Yahudilerin kontrolünde olduğu söylenir ve buna inanılır. Eğer bu düşünce doğru ise Yahudilerin, nasıl böyle bir güce ulaştıkları ve kilit noktaları ele geçirdikleri sorusu akla gelir. Hiç kuşkusuz bu sorunun yanıtı, özgün araştırma ve eğitimdir.
Eğitimsiz insanların bir yere gelmeleri, kalıcı güç oluşturmaları mümkün değildir. Peki bizde eğitim yok mu? Var elbette. Ama eğitim düzeyimiz hem sayı bakımından az hem de özgünlükten yoksun ve ezberci... Hemen her ilimizde bir veya birkaç üniversitemiz var. Ama bunlar içinde dünyanın belli başlı 500 üniversitesi arasına giren yok. Çünkü özgün araştırma, özgün eser yetersiz. 1000 yıl önce yazılmış kitapları hiçbir şey eklemeden, yenilikler katmadan yineleyip durmuşuz. Yeni şeyler bulması, bilim âlemine yeni şeyler getirmesi gereken üniversite üye ve yardımcılarının çoğu, şuradan buradan derleme, kopyalama kitaplar ortaya çıkarmışlardır. Mevlânâ’nın deyişiyle “Cancığazım bize yeni şeyler gerek.”
Fakat İsrail’in gücündeki en önemli faktör, Amerikan desteğidir.
Amerika İsrail’i sadece Ortadoğu’da sağlam bir ‘üs’ olduğu için desteklemiyor. Asıl vahim tarafı, Amerika’nın İsrail’i “itikadi” sebeplerle desteklemesidir!
Amerikalı muhafazakârlar İsrail’i desteklemeyi “Tanrı’nın emri” sayıyor! Timothy P. Weber’in “On The Road to Armageddon” adlı akademik eseri, İsrail’e Amerikan desteğinin, nasıl sadece “politik” değil, aynı zamanda “teolojik” sebeplerden kaynaklandığını gözler önüne sermiştir!
Amerika İsrail’le bu kadar özdeşleştiği içindir ki, İsrail’e yönelen bütün öfkeler Amerika’yı da hedef alıyor.
Amerika çıkmazda
Amerika Ortadoğu’da hem demokrasi istiyor hem demokrasiyi kendisi engelliyor!
Amerika görmüştür ki, Ortadoğu’da radikalizm ve terörü besleyen bir faktör, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ‘ılımlı’ ülkelerdeki yozlaşmış diktatoryal rejimlerdir. Bunlara duyulan tepki, demokrasi olmadığı için, radikalizme yol açıyor...
Peki, Amerika Ortadoğu’da demokratikleşmeyi göze alabilir mi?! İsrail’in savaş makinesi gaddarca kan dökerken, Mısır’da, Arabistan’da hür seçimler yapılsa sandıktan ne çıkar?!
Gazze’de, Lübnan’da, İran’da sandıktan ne çıkıyor?!
Sorun İslam değildir; hatta İslam yakın zamana kadar Batılılar tarafından insanları miskinleştiriyor diye eleştiriliyordu. “Radikal İslam”ı türeten, İsrail’in elli yıllık savaşçı, işgalci, işkenceci siyasetlerinin kitlelerde yarattığı şiddetli tepkidir. Arap milliyetçiliği ve sosyalizmden sonra bu tepki şimdi kendini İslamla ifade ediyor.
Amerika İsrail ile arasına makul bir mesafe koymadıkça hem halkların öfkesinden kurtulamayacak hem bölgeye demokrasinin gelmesi kolay olmayacaktır.
Obama dönemi
Bu noktada Obama umut yaratmıştır. İran ve Hamas’la görüşebileceğini söyleyen Obama’ya, İsrail lobilerinin ve Protestan softaların tepki göstermesi, mesela Ralph Peters’in “Obama bizi sırtımızdan hançerleyebilir” diye yazmış olması ve İsrail’in de Obama gelmeden bu kanlı harekâta girişmesi elbette çok dikkat çekicidir.
Amerika, İsrail’i 1967 savaşından önceki sınırları esas alan adil bir barışa ciddi olarak zorlamadıkça Ortadoğu’da barış ve demokrasi mümkün olmayacak, Amerika da halkların nefretinden kurtulamayacaktır.
Obama bunu başarabilirse, Bush’un sıfırın altındaki itibarından sonra, Abraham Lincoln gibi insanlığın saygı duyduğu bir lider olabilir.
İsrailliler de elli yıllık kan ve şiddet siyasetinin kendilerinde adeta bir cinnet hali yarattığını görmelidir. Babası ‘Holokost’ denilen Nazi canavarlığını, annesi ise Hebron katliamını yaşamış, Yahudi mistik Avrum Burg da yeni çıkan “Holocaust is Over” adlı kitabında diyor ki:
“Holokost bitti, artık bu saplantıdan kurtulup komşularımızla barış içinde yaşamalıyız.”
Aksi halde ister savaştan ister terörden akan kanlardan sadece İsrail militarizmi değil, Amerikan devleti de sorumlu olmaya devam edecektir.
sizin de yorumlarınızı bekliyor olacağım..
Bu ümmetin içinde bulunduğu durum din eksenli eğitim falan değildir. Aksine dinden uzak bir eğitimdir. Bakınız; Osmanlı imparatorluğu.
YanıtlaSilhee tabi csnim
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYani bu yazilanlarin hepsi dogru olabilir.
YanıtlaSilAma biz muslumanlarin bu dunya ile bi isi yok ki bizim misyonumuz belli ibadet edip oteki dunyaya hazirlanmak
Yani muslumanlarin basarizligi neye gore basarisizlik onu anlamadim.
Gayet basarililar yani
GEÇ DOTUM BUNLARI ORTADA TEK BİR GERÇEK VAR ODA ŞU; İNGİLİZLER (ABD DE DAHİL HAÇLILAR) VE YAHUDİLER OSMANLI İMPARATORLUĞUNU YIKIP İSLAM DEVLETLERİNİN BİRLİĞİNİ DİRLİĞİNİ BOZMUŞTUR. VE TEKRAR BİRLEŞMEMELERİNİ SAĞLAMAK İÇİN, DİL, DİN, IRK, MEZHEP KAVRAMLARIYLA MÜSLÜMANLARI AYRIŞTIRIP TERÖR ÖRGÜTLERİ KURARAK ÇATIŞTIRIP ÜMMETİN BAŞINI KALDIRIP EĞİTİME VE İNSANCA YAŞAMASINA İZİN VERMEMİŞTİR. DİNCİ EĞİTİMLE FALAN ALAKASI YOK EĞER BUNU DERSEN OSMANLIDAKİ BİNLERCE İLİM ADAMINA HAKARET ETMİŞ OLURSUN. İBNİ SİNADAN TUT MİMAR SİNANA KADAR NİCE İLİM İNSANLARI GELMİŞ GEÇMİŞTİR Kİ BU ZAATLAR EVLİYATULLAH GİBİ ALİM İNSANLARDI. MEVZU DİN VS DEĞİL MEVZU BU ÇAKALLAR İSLAM COĞRAFYASINDA BİRLİĞİ DİRLİĞİ BOZDU EĞER BİRLİK DİRLİK SAĞLANSIN BİZ 1 MİLYON ÜNİVERSİTEDE AARIZ ONLARIN BİZDEN ÜST BİR TARAFI YOK SADECE DAHA FAZLA ÇAKALLAR VE BU ÇAKALLIKLARI SAYESİNDE SÖMÜRE SÖMÜRE BU HALLERE GELDİLER. İSRAİL DENEN DEVLET AMERİKANIN KAPISINDAKİ KÖPEĞİDİR.AMERİKA DENEN DEVLETTE OSMANLIDAN KAÇAN GAFİL HAÇLILARIN TORUNLARIDIR. BU HAÇLILARIN TEK BİLDİĞİ İŞ SÖMÜRMEKTİR AYNI ATALARI KIZILDERELİ KAVMİNİ SOYKIRIM YAPIP TOPRAKLARINI SÖMÜRDÜĞÜ GİBİ ŞİMDİKİLERDE IRAK ,SURİYE, AFGANİSTAN,AFRİKA GİBİ PETROL VE ALTIN OLAN ÜLKELERİ SÖMÜRÜP İSLAM COĞRAFYASINDA TERÖR ÖRGÜTLERİ KURUP BİRLEŞMESİNE ENGEL OLUP KENDİLERİNE SÖMÜRÜLERDEN ÜNİVERSİTELER YAPIP BİZİM GERİ KALMAMIZI İSTİYOR. ADAMLAR BİRLİK OLMUŞ ARKADAŞ BİZİMDE OLMAKTAN BAŞKA ÇAREMİZ YOK. ŞEREFSİZ BATI AB Nİ KURDU TÜM AVRUPA DEVLETLERİNİ BİRLEŞTİRDİ AVRUPA İMPARATORLUĞUNU MEYDANA GETİRDİ BİZİM GİBİ ÜLKELERİDE ETNİK IRKÇILIK VS LERLE BÖLÜP PARÇALAMA DERDİNDE. MÜSLÜMAN ÜMMETİN AYIKMASI LAZIM. BİZİ MEZHEP IRK VS OYUNLARLA BÖLÜYORLAR BUNA EBGEL OLUP BİRLİK VE BERABERLİK RUHU TAŞIRSAK BİZ DAHA GÜÇLÜ OLURUZ YOKSA YOK OLUR GİDERİZ YADA EZİK BİR ŞEKİLDE YAŞARIZ.
YanıtlaSil